Ve şöyleee 1253…. ve 11… Dar sokaklı mahallenin karmakarışık sesleri arasında suskun kelimelerim ile ben.. Güneş enerjilerinin anlatamadığı ölümsüz aşklar:) Ya da kapı arkalarına yazılan harflerde kaybolup giden hayatım… Duvara dönüp uyumanın korkusu ile boğazlı kazağın içler acısı hali… Avuç avuç bozuk para ile beklenen ekmek arabası. Ya da 90 kilometre ötedeki özlemin gözyaşları. Hep arabesk yaşanmış yıllar. Belki de ondandır. Gözlerin korkaklığı…
Yüzlerce insan arasından sadece akılda kalan bir kaç isim… Geçmişi yad edecek kimselerde yok yani. Dost sohbetlerinde vay be diyebilecek kadar cümlem dahi olmadı hiç…
Başaramamanın verdiği inat ile büyük adam olma hayallerim arasındaki çelişkide kaybolan seneler… Ve en yakın dostlara erken vedalar… Yapayalnız kalmanın başlangıcı belki o noktadan başlıyor. Sonrası o dar sokaklara vedalar… Hızlı yaşamın durgun geceleri ile kafiye karmaşası. Geçmişten kalan en taze anıların başlangıcı… Varlık ile yokluk arasında gözyaşları ile ıslanan 500ler… Yaşamak umut ya hep… Öyle denmeli umutsuzluğa inat. Ama tek bir taviz vermeden eyvallahsız… Ve umursamaz…
Ve bundan sonrası hep… Bakarız…
Ve gerçek dünya. Yapayalnız çerçevenin kalabalık resminde kaybolup giden geceler. Bazen korkularım, umutlarım, duran zaman, uzayıp giden dümdüz ovanın en sonunda yanan yabancı ışıklar… Saat 10dan sonra başlayan hasret türküsü…
Hep bir şeylere ulaşma çabası içerisinde kaybolup giden benlik… Yarının dün olacağını bile bile…
ve cümlelerin arasından bir anda çıkan hayatın denklemi… Kaçıncı dereceden kaç bilinmeyenli olduğu dahi belli olmayan, bilinmeyenin asla bulunamayacağı kadar karışık hayatın soruları ile yüz yüze gelen acemi yürek.
Sabahın cidden körü:-(:-(:-(
Neyse ben uykuya devam…