Milliyetçilik kavramının tarihsel sürecinde beslenmiş olduğu kaynaklarda var olan isimlerin hep LİDER sıfatı taşımasından ötürü insanların, bireysel ölçüde milliyetçilik kavramına bakış açısı yada  milliyetçiliğe olan hizmeti sanırım tersten başlamaktadır.
 
Milliyetçilik kavramı, ait olunan millete hizmet olarak nitelendiriliyor, ait olunan millete yapılan bireysel katkılar ile toplumsal durumlar ortaya çıkarmaya sebep oluyorsa, sözün özü temel öğe yada kelime kökü olarak milli olan millet kavramından doğuyorsa ve diğer kültür tarih gelecek vs gibi ögelerin de birleşimi ile hayat bulduğu ideolojik zeminde söz sahibi olduğu herkes tarafından aşikarsa, matematikte dile gelen tümevarım, tümdengelim yöntemlerinin sosyolojik hayattaki ters yansımasını bile isteye uygulamak var olan milliyetçilik kavramının özüne ayrkırılık göstermektedir. Bu durumun sonucu olarak, tekilden çoğula doğru adı teşkilatçılık(!) olarak nitelendirilen kişisel doğrular ile birlikte, birey yada kişi kavramları, bir topluluğu yada bir milleti kendi ilke ve doğruları ile yönetme ve yöneltme durumu ortaya çıkarmıştır. Oysaki geçmişte var olan LİDER kavramını toplum ortaya çıkarmış ve o ünvan veya sıfatları toplum yada millet vermiştir.
 
Tarih boyunca ideolojik fikir olarak milliyetçilik fikrinin fikir babaları, namzet kişiliklerinin aslında bulundukları tarihte o fikrin doğrularını yaşayan ve ülkü devi olma hevesinde olmayan kişiler olduğu da göz önünde bulundurulursa, bugünkü durumun egoizm ve benlik kavramları ile yoğrulmuş insani nefsinden ne kadar çok etkilendiği alenen ortaya çıkmaktadır.
 
Rahmetli Galip Erdem,in herkes tarafından okunan ama bir türlü özü anlaşılmayan o cümlelerinde diyor ki;
 
“Bizler davayı Ağrı Dağı’nın zirvesine çıkaracaktık. Bin zahmet ve acılar çekerek tırmandık. Zirvede sevincimiz sonsuzdu. Ama bir noksanımız olduğunu farkettik. Davayı dağın eteklerinde unutmuştuk. Meğer biz davayı değil kendimizi dağın zirvesine çıkartmıştık.”
 
Bugünkü geçiş yada  adına gelişmekte olan dönem denilen, var oluş sancıların olduğu şu zaman diliminde, tek derdi zirveye çıkmak olanlarla yük taşıyamazsınız, zaman ilerledikçe yükün bizzat kendisi olacaklarını zirveye çıkarken elde ettikleri yolun çarpımı olan matematiksel formülün ispatlanmış karşılığı ile yüzleştiklerinde o formüle ait zaman ögesi bunu bir kez daha ortaya çıkaracak ve insanların yüzüne vuracaktır.