
Şu çakmağın gazı bitmeseydi….
Taşı olmayan gazı biten rengarenk bir yığın çakmak….
Kalk hadi ocağı yak, sigarayı ateşe tut ve çek içine dünleri…
Gecenin körü, az kaldı…
Yaktığım bilmem kaç milyonuncu sigara… Arabesk geçmişin etkisi..
Coğrafya kadermiş…
Herhalde büyüdüğüm mahallenin geçmişi…
Eyvallahsız hayatın, dimdik duruşu..
Neydi o söz kaybettiklerin belki de kazandıklarındır…
Düz anlatım, görme, duyma, yaparak yaşayarak değil bizzat tecrübe…
Öğrenmenin en kalıcı yöntemi…
Her ne kadar bileşke de olsa, yediklerimiz bize kalsın…
Yıldızlar görünüyor, Ay da ilk dördün mü yoksa…
Hilal’e mi hazırlanır…
Coğrafyam çok da iyi değildir….
Sayısal zekanın, sözel yansıması ancak bu kadar..
Geçmiş, dün, olaylar, olgular, derlemeler, denemeler…
Enaniyetin dibii…
Dünyalık karmaşa…
Egolar, benlik davaları, iktidar kavgaları..
Yaşanmış ne varsa hepsinin sonunda çok şükür…
1253 Sokak’ta kelebekle düğün halayı…
Pinokyo bisiklet…
İlkokul birden başlayan başkanlık…
Aslandan Başak’ın yükselişine…
Obsesif düşüncelere..
Dümdüz olmalı insan…
Daireselden, çokgenlere….
Doğruya parça hatta kenarda kalan ışın ama dümdüz…
3,14 ile insanın çapını çarptığında dairesel olmamalı o çizgi..
Dört yanı aynı…
Kenarları eşit…
Aynıların çarpımının üslü şekli…
Kötü değildi geceler……