Türk milliyetçiliğine fikri açıdan bakıp, geleceğin nasıl bir şekil alacağı düşünülürse , bugün A B C ve hatta D E F içerisinde bulunan zamanın fikir namzetleri yada güncel tabir ile Ülkü devlerinin bugünkü bulundukları yerlere ve söylemlerine bakmak yeterli olur…
Geçmiş ve mezar taşı edebiyatları ile gelecek şekillendirilebilen son vakitlerde, sonraki zamanlara bırakılabilecek ismen yada şahsen kimlikler kalmayınca, fikirsel boyutun nereye evrileceğini zaman elbet gösterecektir ama bugün göz önünde bulundurularak gelecek tahmini yapmaya kalkılırsa, geleceğin fikirsel açıdan pek de olumlu olmadığını hatta gelmeyeceği maalesef görülmektedir.
Belli sembol ve kavramların da zaman içinde içi boşalırsa eğer, yeniden doğuşun vakti gelmiş demektir….
Türk milliyetçiliğinin geçmiş ve gelecek arasındaki bu sancılı geçişinde, bugünkü söylemler, eylemler, birliktelikler, yarın neye sebep olup, nasıl bir kimlik ortaya çıkartır bilinmez ama fikirler ile doğan siyasi oluşumların bu denli politik git gelleri, aslın yok olup, taklit ya da yeni bir kimliğin ortaya çıkmasına ve bu durum ile birlikte kişisel kimliklerin, daha iyi veya daha çok demelerine zemin olacaktır.
Her var oluş bir yok oluş sonrası yada her diriliş öncesi ölüm olduğu varsayılan bu dünya düzeninde, yeniden mi doğuyoruz yoksa ölüme doğru ilerleyen bu fikrin can çekişmelerini mi izliyoruz tartışılır…
Şahsi manada sonraki nesillere anlatıcı rolünde olmanın rahatlığı olsa da genel manada rol modeller ile hareket eden toplum düşünüldüğünde, bireysel anlatımların etkisizliği de can çekişmelerin son çırpınışları olarak, olumsuz düşünceye destek oluyor…
Türk milliyetçiliği fikrinin son kaleleri olarak nitelendirilebilecek Bayrak, Ezan, Vatan gibi kavramların son çizgi haline geldiği ve genel kabul çizgisi olduğu şu zaman için, kalan bu son kavramların da içlerinin boşaltılıp, şahsi çıkarlara malzeme haline getirildiği şu dönem içerisinde, Türk milliyetçiliği fikrinin işinin pek de kolay olmadığı ve bundan sonraki süreçte daha da zorlaşacağı alenen ortadadır.