Çocuk.. Hiç anlaşılmayacak kadar çocuk… Yıllar sonrada çocuk.. 20 yıl sonrada… Neredeyim ki.. Ya da ne.. Kim.. Olmayan bir varlığın bir sürü karmaşası… Yokluğun acısı içinde var olan bile yokluk… Asla olmayacak hayallerin son noktası… Ve bu kadar sıradan.. Bu kadar basit… Hani organizasyon.. Yak gemileri sonra otur izle gerisini de bırak… Gerisi sende.. Ya sonrası.. Ya geriye bir şey kalmazsa… işte bu sadece bu.. Oysa asla olmayacak sıfatını bile kendimde ararken… Yanında olanların sıfatını bile kıskanırken.. Yok ki tekrarı bu hayatın… Ama o da yok artık değil mi nasılsa kabul eden yok….. Kabul etmeyen yine ben… Vay be…
Kim beddua etti ki bu kadar.. Kime bu kötülük… Beter mi ol dedi… Öyle herhalde.. Yapayalnız.. Yalnızlık da bu yoklukta…
Hani hep gecenin rengi sigaranın dumanı… O bile yok.. Sadece damla damla her şey… Bu değildi hayal.. Hani çocuk gibi, annesi gibi… Yada kardeşi gibi yada en yakını… Ama bu değil.. Asla değil.. Olmayan yokluklarda kalınabilecek en son yer.. Vay bee sadece vay bee… Olsun hani siyah beyaza muhtaç belki ama güneş doğmazsa da gece olur… O sıcaklık o tebessüm… ve belki de sadece hayal… Sonu olmayan yolun çıkmazı bu işte… Belkide ile asla savaşının keşkeleri… Yıllar sonra yine yeniden ve yine aynı.. Bir ben var birde yalnızlık… Gerisi de diğerleri…
Nerede olduğunu bilmeyen yürek… Kendine yer arasın şimdi… İçine kapanık suskun sessiz çekingen.. En güzeli sen olmak… Tekrardan… Hayaller işte.. Hayal olmayacak hayal.. Zaten ne olur ki ne olabilir ki.. Hep keşkeler değil mi hep belkiler, hep o an, o heyecan… Bu eylül hep yaşanacak… Gelmeyen eylülün her an var oluşu.. Kaç bahar geçerse geçsin.. Kaç mevsim.. Hep o eylül… Kocaman yokluk…