Ve başlık sonraya.. Önceden sonraya doğru gitsin zaman… Belki değişir bir şeyler… Hani özlediklerini özlememek için görmek istemezsin ya.. Serbest bırak gitsin.. O zaman hani özlemezsin.. Mantığın en zıt halinin cümlelerdeki yankısı bu işte.
Tezatlıklar içinde var olmanın acısı ile ne olduğunu bilmediğin bir dünyanın ruhları… Nedir bu sorusunun cevabı bile yok… Saf, beklentisiz, öylece bir şey… Neyseler, keşkeler yada iyikiler.. 93’den geriye doğru sayılan yıl mıdır bilinmez…
Kapansın artık bu sayfalar geçmiş geçmiş olmalı.. Gelecekte geçmişi aramak ve geçmişi yaşamak.. Her şey tezat, Hep tezat… Boş hayallerin yorgunluğu bunun adı… Bazen hayır yapamam dediklerinin isyanı belkide… Ve yine belkidelerin neyseleri..
Hani bazen doğan güneş.. Yada sımsıcak.. Yada sıcacık… Belki de yapmacık.. Ama net ol net… Bu kadar mı karışıkmış.. Yazınca kelimeler bile birbirine ne kadar yabancı olduğunun farkına varıyor…
Saçmalıklarımın bin tanesine bir tanesi daha eklendi işte… Yoklukla varlığın savaşından olmayacakların tezatlığına isyan git… Bir dahasız… Daha dahasız.. Değmezmiş kelimeleri ile yankılanan kişiliklerin sonu bu olsun… Yine gece olsun ve yine sabah.. Elbet sonu vardır bu tiyatronun.. Bir gün bir yerlerde… Ansızın ve beklenmedik bir zamanda… Elbet yağmur yağar şehre… Belki de ay doğar geceye.. İşte o zaman….
Son………………….