Gecenin dördü beşi… Hemen yanı başımda bir ses ama onlarca yıl önceden belki de geç kalmışlığın tarifi… Keşkelerimin sebebi… Kırmızı rengin ahengi… Kıvırcık… Kızıl mı deniyordu yoksa….
Ta ilk zamanlardan dökülen şekerler… Mavi güller… Ve okunan ezanlar.. Allahu ekber….
Bir sesmiş kelimelere sebep… Yanmış sigara filtreleri ile dolu kül tablası… Yıllar geçti uzaktan uzağa.. Ama değişen hiçbir şey yok.. Her şey ilk başladığı yerde… Yazılı kağıdında çizilen şekiller kadar saf ve masum… Beklentisiz çıkarsız.. Bile bile lades demek kadar cesur… Sonu olmayacak başlangıçlar kadar cesur… Kendinden fazla karşındakini düşünmenin acı sonu belkide… Sonu hasret.. Sonu özlem.. Ama mutluluk işte.. Acısı artık huzur veriyor.. Bu kadar saf ve temiz olmanın durgunluğu herhalde…
Çimlere uzanıp orada… Arkandan habersiz sarılmalar kadar hayal… Ve bir o kadar gerçek… Saatlerce beklemenin verdiği huzur bile mutluluk… Tuhaf ama öyle işte..
Ve son cümle.. Bir ömür yeter…. hıı bende….