sonsuza kadar

Ya işte öyle… Sonu olmayan yolun sonsuzluğu. Uzaklardan bir dost, arkadaş, sırdaş.. Adını koyamadığım sen… Sebepsiz, nedensiz, ve sonsuz… Zaman kavramı içinde kaybolup giden kelimeler.. Hep siyah ile beyazın kavgası.. Dert gri olamamak yada zamanın öncesi ile sonrasını karıştırmak. Ama her şeye rağmen var ve olmaya devam edecek… Ne kadar kaçsan da ben kadar gerçek ve ben kadar yakın..

Islak banklarda… Sahile vuran dalgalarda… Yada denizin kokusunda.. Kısa pantolonlu bir sürü hayal.. Dizi dizi Karagül.. Belki bir gün… Hayal kadar gerçek… Ve ikindi vaktindeki yıldızlar kadar uzak… İçimdeki boşluğun tasviri, Doluluğun sırrı, hiçliğin ertesi… Sonrası yok.. Öncesi kırılganlıkların siyahında kaldı… Vazgeçmeden yokluğa inat, yokluğumla var olan koca 1 sene…

Yetmese de klavyenin tuşları.. Kalemin ucunda görmek güzel… Yokluk ile varlık arasında kaybolup gitse de ulaşılmayacak hayallerin sonsuzluğunda hep var..

Dönüp duran şu dünyada sebepsiz, nedensiz, beklentisiz aylarca bekleyen vefa… Her gidişe inat yeniden beklemenin acısı ile daha da ağır gelse de tek bir cümle etmeden bekleyenin olması güzel…

Peki ya ertesi? Bağıra çağıra suskunluk… Ertesi hiç olmayacak ama yarınlarda her daim var… Olacak… Adı sanı olmadan… Sebepsiz nedensiz… Bin ışık yılı uzakta…